İnsanlar dans etmekten bile sıkılmışlardı, çünkü dinledikleri müzik onları artık mutlu etmiyordu.
1970 ve 1980 yılları arasında Amerika’da dinlenen dans müziği sadece “Disco” müziğiydi. Disco, vokal kullanımının çok sık görüldüğü, dans eden insanların enerjisini belli bir seviyede tutmakta yetersiz kalan, aksak ritim kalıpları ile Güney Amerika’nın latin ezgilerinin iç içe geçmiş bir formuydu. Rock veya pop dinlemek istemeyen ama eğlenmeye devam etmek isteyen milyonlarca insanın tek alternatifi bu müzikti ve bu durum artık sıkıcı bir hale gelmişti. Aksak değil, daha akıcı, dans eden kitleyi “drive” eden ve uzun soluklu dans gecelerinin enerjisini sekteye uğratmayan, kitlelerin eğlenme ihtiyacını daha rahat karşılayabilecek yeni bir müzik tarzına ihtiyaç doğmuştu. Bir değişim gerçekleşmeliydi ve kitlelerin uzun zamandır beklediği değişim 1979 yılında oynanan bir beyzbol maçının devre arasında yaşanacak sansasyonel bir olay ile gerçekleşti.
Chicago White Sox ve Detroit Tigers arasında, 12 Temmuz 1979’da oynanan karşılaşmanın devre arasını kullanarak, disco’nun fiili olarak bitişini hızlandırmak isteyen bir radyo DJ’i, Steve Dahl parlak bir fikir üretti.
Beyzbol ülkenin en çok izlenen ve hakkında en çok konuşulan kitlesel etkinliklerinden biriydi ve hazırladığı planı gerçekleştirmek için bu etkinliği kullanmak müthiş bir fikirdi. Steve Dahl, Chicago White Sox yönetimi ile anlaşarak, devre arasında Comiskey Park sahasının ortasına büyük bir çöp kutusu dolusu disco plağı getirerek, tribünlerin önünde çöp kutusunu patlatmak için izin aldı. Yönetim ise bu planın maç için iyi bir reklam olacağını düşünmüştü.
Steve ile yönetim arasındaki anlaşmada çok önemli ve bu şovun anlamını daha da güçlendirecek bir madde eklendi;
Maç bileti alırken yanında Disco plağı getiren seyircilerin bilet fiyatlarına indirim yapılacak.
Maçın devre arasında Steve’in plak dolu çöp kutusunu havaya uçuracağı önceden duyuruldu. Bu duyuru artık disco’ya karşı pek te hoş duygular beslemeyen kitlelerin ilgisini çekmiş olacak ki, yıllık seyirci ortalaması 15 Bin olan stada o gün 40 Bin’den fazla insan geldi.
Devre arası geldiğinde tribünlerdeki insanlar hep bir ağızdan o günlerde hayli popülerleşmiş olan “Disco Sucks” sloganını atmaya başladılar. Steve Dahl sahaya dev bir çöp kutusu ile geldi ve tüm plakları havaya uçurdu. Ardından yüzlerce insan tribünden sahaya indi ve patlama ile beraber sahanın her tarafına saçılan plakların sağlam kalan kısımlarını parçalamaya başladılar.
Seyircilerin bilet alırken yanlarında getirdikleri plakların hepsi havaya uçmuştu. İnsanlar kendi elleriyle getirdikleri, spesifik bir müzik türüne ait olan plakları parçalıyorlardı. Tüm bunlar bir beyzbol maçının tam ortasında yaşanıyordu. Steve Dahl, “korkunç bir müzik” olarak tanımladığı disco’nun radyolarda ve kulüplerde çalınmasının son bulacağı günlerin artık geldiğini dahiyane bir sembolizasyon planı uygulayarak tüm ülkeye duyurmayı başarmıştı.
O gece yaşananlar Disco Demolition Night olarak tarihte yerini aldı.
House müzik ise yoldaydı. Disco’nun ardından oluşan boşluğu doldurarak küresel bir fenomen haline gelecekti.
House Müziğin Doğuşu #2 için tıklayın.