Techno’nun Doğuşu #1 | Kökleri ve Detroit

Chicago şehri house müziğin doğuşuna ev sahipliği yaptı ve bu müziğin global başkenti oldu. Bu müziğin gelecekte ona benzeyen farklı tarzların ortaya çıkması için kendi içinde müthiş bir yapısı vardı ve potansiyeli ile techno gibi yeni bir tarzın doğması için kusursuz bir temel oluşturdu. 

80’li yılların sonlarına doğru yükseliş çağını yaşamaya başladı techno. Global anlamda dinleyici kitlesini en hızlı büyüten underground tür olarak tarihe geçti. Çok büyük bir potansiyeli vardı. Yepyeni bir sound ve duygu içeriyordu. Dinleyicide oluşturduğu sert ve karanlık duyguların yanı sıra yeni enstrümanlar ile de harika uyum sağlayabiliyordu. Dinleyicide hem neşeli hem de karamsar duyguları aynı anda oluşturabilen techno çok hızlı büyüdü, çok hızlı değişti ve gelişti.

Detroit ve Chicago arasındaki kültür alışverişi techno’nun doğuşuna zemin hazırlayan en önemli etkendi. Amerika haritasına göre birbirine oldukça yakın olan iki şehir de gece hayatının yüksek yoğunlukla yaşandığı yerler. Chicago’da müthiş bir hızla yükselen ve tüm ülkeyi etkisi altına alan house müzikten en çok etkilenen şehir Detroit oldu. Detroit’li DJ’ler Chicago’da çalan parçaları takip ediyor, onların izinden giderek yeni akımı takip ediyorlardı.

Juan Atkins

Detroit’in o dönemin en gelişmiş sanayi ve endüstriyel üretim şehirlerinden birisi olması 80’li yıllarda şehirde oldukça sıkıcı ve karanlık bir atmosferin hakim olmasına neden oldu. Bu atmosferi en yoğun yaşayanlar şehrin banliyölerinde yaşayan insanlar oldular. Bu banliyölerin birisinde üç genç arkadaş kendi müziklerini yapıyorlardı. Belki bilinçli olarak belki de farkında olmadan şehrin onlar üzerinde yarattığı etki nedeniyle oldukça mekanik, house’un aksine daha düz, radikal varyasyonlardan uzak bir müzik yapıyorlardı. Derrick May, Kevin Saunderson ve Juan Atkins yaşadıkları The Belleville Three banliyösünün adıyla anılan bir trio olmuşlardı. Juan Atkins oldukça başarılı bir Korg MS10 ve MiniKorg-700S kullanıcısıydı. Kullandığı bu enstrümanların elektronik sound’lara olan yatkınlığı nedeniyle Cybotron isimli bir elektronik müzik grubu kurdu. Daha sonra Metroplex isimli bir plak şirketi kurdu ve burada yoğunluklu olarak elektronik sesler içeren parçalar yayınladı. Bu parçalar techno’nun tam anlamıyla bir tarz olarak oturmaya başlamış erken dönem üretimleri olarak sayılıyorlar.

George Baker, Alton Miller ve Chez Damier house müzik kültüründen oldukça etkilenen ve bunu Detroit’e taşımak isteyen üç arkadaş. Bu kültürü kendi şehirlerine taşırken aynı zamanda Detroit’i hızla etkisi altına alan, elektronik elementlerin baskın olduğu techno türünden örneklerin çaldığı bir gece kulübünü şehire kazandırmak istediler. House’un köklerinden ve felsefesinden ilham alan, Detroit’in müziğinin ön planda olduğu yeni bir sentezi ortaya çıkaran kulüp, The Music Institute, şehrin çok merkezi bir noktasında açıldı. Kulüpte tam olarak istedikleri ortam ile eğlence anlayışını yaratan arkadaşlar ve The Belleville Three’nin yarattığı müziğin Detroit’te yarattığı sükse ile yepyeni bir akım oluştu. House müziğin içinde hala az da olsa bulunan disco kırıntıları, techno’nun doğuşu ile yavaş yavaş ortadan kalkıyordu.

Aynı şehirde yaşayan iki farklı arkadaş grubunun öncülüğünde ortaya çıkan ve kendine sağlam bir yer edinen techno, çok kısa zamanda onların bile tahmin edemeyeceği bir büyüklüğe ulaşacaktı.

Techno’nun göz kamaştıran yükseliş dönemi, Detroit’ten çıkıp Avrupa’yı hızla etkisi altına alışı, ikonikleşmiş techno DJ ve prodüktörleri yakında SonarHouse Blog’da.